Çünkü sosyal medyanın insanları bedenleri üzerinden adeta yarışa sokmasından, başkalarıyla kendilerini kıyaslayıp beden algılarının bozulmasına sebebiyet vermesinden kelimenin tam anlamıyla bıkmış durumdayım. Aynı kiloda ve boyda olsalar dahi iki insan aynı şekilde görünmeyebilir. Kimsenin sağlıklı beslenmek için motivasyonu “birileri gibi olmak” olmamalı. Ya da kilo verip fotoğrafını paylaştığım bir danışanım o görüntüyü kaybetmeme gerekliliğinin psikolojik baskısıyla yaşamamalı. Bunun yanı sıra hiçbir danışanım “acaba fotoğraflarımı paylaşacak mı, reklam olacak mıyım” kaygısı gütmemeli ve daha zayıf, daha ince olma takıntısına mahal verilmemeli. Bu ve bunun gibi sebeplerden ötürü fotoğraf paylaşmıyor, sadece inancını yitirmiş olanlara ilham olması açısından başarı grafiği örneklerini hiçbir detay vermeden paylaşmayı uygun görüyorum.
En çok sorulan sorulardan biri olabilir. 🙂 Ayda 10 kilo veren danışanım da, 2 kilo veren danışanım da oldu. Bu sorunun net bir cevabı yok. Cinsiyet, genetik, hastalıklar kas kütlesi, yaş vb faktörlere bağlı olarak değişmekle beraber haftada 0-5 ile 1 kg arası ortalama kilo kaybı öngörülür.
Daha önce bu sıklıkta çalışmayı denedim fakat aralık uzadıkça sürecin de uzadığını ve farklı problemlerin ortaya çıkmasıyla çalışmanın verimsizleştiği kanısına vardım. Bu sebeple haftada 1 rutin kontrol olmazsa olmazımız denilebilir.
Öncelikle detoksun ne olmadığını bilmek gerekiyor. Detoks kavramı salatalığı, lahanayı yemeyip de suyunu içmek veya bilinçsizce aç kalmak, toksin atıcı çorbalar içmek gibi uygulamalardan çok daha fazlası. Kilo verirken ortaya çıkan toksinlerden karaciğeri arındırmak için fitobesinler, mineral-vitamin takviyeleri, optimal makro besin öğesi oranları gibi faktörleri dikkate almak detoksun temellerindendir ve 1 hafta meyve-sebze suyu içmekten çok daha faydalı ve uzun bir süreçtir. Bunun yanı sıra tabii ki gerçek anlamda detoksifikasyona yardımcı öğelere beslenme planınızda yer veriyor olacağız.
Psikolog desteği aldığınızı düşünün. Sizce psikolojik olarak en kötü hissettiğiniz haftalardan birinde seansınızı erteleyip kendi kendinize biraz daha iyi hissetmeye çalışarak sonraki seansınızı mı beklemelisiniz? Yahut dişinizde bir problem var ve iyice kötüleşmeye başladı, diş hekimi randevunuzu iptal mi etmelisiniz? Kulağa pek de mantıklı gelmiyor gibi, değil mi? Dolayısıyla bırakın randevuyu ertelemeyi, aksine en sadık kalmanız gereken randevu tam da o kötü geçen, motivasyonunuzun düştüğü haftanın randevusu. O nokta desteğe en ihtiyaç duyulan, hataların en kolay tespit edilip, üzerine gidilebileceği haftadır çünkü.
Kilo koruma programının önemini, en çok da danışanlarımla ilk görüşmemizde hedef kilosuna ulaşmasına rağmen verdikleri kiloları gerisin geri almalarını dinlerken “peki koruma programına girmiş miydiniz?” sorusuna gelen “aa hayır” yanıtını aldığımda görebiliyorum. Çünkü alışkanlıkları değiştirmek zaman alır, çünkü her türlü senaryoda telafi etmeyi öğrenmek ve karamsarlığa kapılmadan, dünyanın sonu olmadığını görerek devam edebilmek zaman alır. Ayrıca vücut uzun süre üstünde kalan kiloyu koruma eğilimindedir. Oysa tartıda sadece birkaç kez görebildiğimiz bir sayıyı kaybetmek daha kolaydır. Bu sebeplerle koruma programı şart olmakla beraber süresi kişiden kişiye göre değişir.
Elbette, herkese uyacak bir sağlıklı beslenme düzeni oluşturulabilir. 🙂
Hastalığa ve ilerleme durumuna göre değişmekle beraber bu soruya cevabım: kesinlikle evet! Hatta aslına bakarsanız işimden en tatmin olduğum noktalardan birinin bu olduğunu söyleyebilirim. Beslenme ile ilgisinin zayıf olabileceği düşünülen migren, fibromiyalji gibi hastalıklar dahil çok güzel sonuçlar alabiliyoruz.
Sağlık uygulamalarının ilk şartı “zarar vermemek”tir. Dolayısıyla şayet hedefiniz kısa zamanda astronomik kilolar vermekse bunun neden yapılmaması gerektiğini size detaylıca izah edecek ve maalesef tam da sizin iyiliğiniz için bunu yapmaktan kaçınacağım.
Diyetle direkt bölgesel zayıflama mümkün olmamakla beraber bölgesel olarak yağ yakımına etkisi olduğu düşünülen birtakım besinler mevcut. Ancak bu etki o kadar minimal ki, şayet tüketmeyi sevmediğiniz bir besinse sırf daha fazla kilo vermek adına tüketmemelisiniz. Ne diyet ne sporla bölgesel yağ yakımı mümkün değil, ne kadar çalışılırsa çalışılsın yağ kaybı tüm vücuttan gerçekleşecek, tabii yağı çok olan bölgeden daha çok yağ kaybı yaşanacaktır.
Ne kadar farklı görünüyor olurlarsa olsunlar, kilo vermeye yönelik tüm beslenme programlarının temeli aynı prensibe dayanır: kalori açığı yaratmak. Ki bu da şayet amacımız kilo kaybıysa aldığımız enerjinin her daim harcadığımız enerjiden daha az olmasını gerektirir. Dolayısıyla istenilen her şeyin yenildiği, sadece düşünce gücünün kullanıldığı, canınız çok istiyorsa yemenin tabii ki mümkün olduğu hiçbir beslenme düzeni vaadine itimat etmemelisiniz. Çünkü canınızın istediğini yiyerek zayıflayabiliyor olsaydınız zaten şu zamana kadar canınızın istediğini yiyor olduğunuzdan çoktan kilo kaybetmiş olmanız gerekirdi. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek gerçekliğe uygun değil, dolayısıyla bu soruya yanıtım maalesef hayır.
Fonksiyonel tıp diyetisyenliğini kısaca şöyle tarif edebilirim: Mesleki anlamda günceli takip eden, sadece kilo alma-verme durumuyla değil de danışanı uyku durumu, bağırsak florası, psikolojik iyilik hali, mide asidi düzeni, bilişsel durumu, motivasyonu, tüm sağlık sorunlarıyla tam bir bütün olarak ele alan ve bu problemlerin yol açtığı sorunları çözmeye çalışmanın yanı sıra kaynaklarını da çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırmaya yönelik bir diyetisyenlik metodudur. Benim de çokça sevdiğim ve işimden hem benim hem de danışanlarımın çok daha fazla verim almamızı sağlayandır.
Spor yapmadan kilo almak da vermek de elbette mümkün. Ancak şurası kesin, spor hem kilo kaybını hızlandırıyor hem de kilo kaybettikçe vücudun şeklini toparlamaya büyük katkı sağlıyor. Bunun dışında sağlığa katkıları da yadsınamaz. Şayet amaç kas kütlesi kazanmaksa -çok düşük bir kiloda olup da normal kiloya gelene kadar kazanılacak doğal kas kütlesi dışında- maalesef sadece diyetle bu mümkün olmayacaktır.
Çok fazla yemek seçmenizden muzdaripseniz de, bu durumu değiştirmek istiyorsanız da istemiyorsanız da her koşulda bu sorunu çözebilecek bir beslenme programı oluşturabiliriz. Özellikle sebze seçme konusunda onlarca yüzümüzü güldüren sonuç yakaladık.
Bu tarz sağlık sorunlarına sahip bireylerde sırf bu hastalıklar var olduğu için kilo verilemeyeceği inancı bile süreci hastalıktan kaynaklanan metabolizma yavaşlığından daha fazla baltalıyor. Nitekim her birine sahip onlarca danışanım oldu ve kilo kaybı kimi zaman beklenenden hızlı kimi zaman beklenenden biraz daha yavaş olsa da istikrarla ilerlendiği ve bilinçli davranıldığı sürece hedef kiloya ulaşmak elbette mümkün oldu.